...Ve kumsallarda ayak izlerim yine,
Masum şiirlerdeki martılar;
Sessizce gelip baş ucuma kondular.
İskeleler bomboş benim dışımda,
Birde boynu bükük gemilerin...
Bir mavi, ebedi özgürlük duruyor parmaklarımın ucunda,
Kavuşayım diyorum,
Sırılsıklam, gömlümce,
Zaman erken diyor ötelerden bir kaç ruhani,
İrkiliyorum...
Sonra gözlerin düşüyor,
Sefil balıkların yüzüne.
Onlar parladığını sanarken balıkların,
Halbuki parlayan senin bakışların.
Bilmiyor sarhoş şarabcılar...
Usta bir ressamdan çıkmış gibi,
Ufkumda duruyor Toros´lar.
Sonra alevler takıp bütün tenlerine,
Gelip ruhuma oturuyorlar.
Ellerimdeyse ellerinsizlik, çakılı
Çarmıhta duran İsa´nın ki gibi, acı...
Bir çığlık atsam sonkez,
Oralardan duyulur mu diye düşünürken,
Aklıma geliyor sana gönderdiğim güllerin isyanı.
Sararmış, solgun ve ölüydüler...
Nasıl duyulabilirdi ki çığlıklarım?
Sana o uzaklıkta ben bile ölüyken...
Güller ne yapabilir,
Yanızlığa prangalanmış, yalnızlığa mahkum bir adamın
Ellerinde beklemekten başka?
Onlar mahkum,
Ben mahkum, rıhtım zindalarında.
Ve o zindanlarda, fersah fersah uzaklardan gelecek,
Adı sen olan bir özrgürlük gemisini beklemekteyiz.
Denizi olmayan bir şehrin sultanını...
Ocak- 2007
İbrahim Nazım Ülker
Oy Ver :
Site Map |
Arsiv |
GoogleBot |
Google |
xml |
dizi |
Webmaster |
Aşk |
xml |
Rss |
- Resimler -
Oyun -
Hadisler -
Dizi -
Geyik -
- Ataturk -
Kaybolan Yıllar -
Sohbet -
Yemek Zamanı -
Komik -
-
Google -
Smf -
vBulletin -
Cep Tel. -
Duyurular -
Secme -
konular-
Son Mesajlar-
Son Konular-
aşk arşivi-
seo arşivi-
Site Arşiv-
Site Haritası-
Video-
Sitemaps txt-
metacafe-
domain sorgula-
Kültür -
Msn Anlık İleti-