Issız bir yol gibi fısıldar yalnızlığın sesi,
İki göz kaldı uçurtmalarda rüzgarı özleyen?
Kimi zaman yorgun bir iç çekişle kimi zaman da isteksiz bir gülümseyişle demleniyor uzak ve bir o kadar yakın hatıralar?
Isınır dururlar ve sonra yüreğimin buğularında pencerelerden yansırlar bakışlarımla?
Güneş ya da yağmur,bulut ya da deniz hepsi de toprak kokusu keşkelerle ve keşmekeş hayallerle anlamsızlaşıyor ya da anlamsızlığını anlamlandırmaya çalışıyorlar.
Bir gece hüznü esiyordu her mum yanışında,her mum yanışında da saçlarımıza yılların yorgun karı yağıyordu?
Ne kaldırımlar,ne bir ışık,ne de içine şerbet atılmış bir rüya uyandırabildi bu uykudan?
Gökyüzünde ezgilerini ölüme doğru seranat yapan bedenin içinde kalmıştı hep o keşkeler?
Yitip giden bir sessizlik umudu ya da sessizliğin sesini duyma umudu?Ve arkasında bu umudu yeşertmeyi isteyen bir başka beden?
Belki de yolculuk yapmak istediğim yol tam da buydu.
Belki de zarif ve narin bir manzarada özlemle anmak bazı yaşanmışlıkları ya da anonim bir varoluş çabasının yalnızlıkla buluşma noktasında şanssızlıklar denklemini çözerek yazılı sınavdan geçer not almak?
Aslında yol ıssız ama yürümek zor?
Yürürken rüyalar hayata doğru akmazsa ve üst üste tekrarlanırsa...
İşte o zaman bedensizlik ve bedensizliğin içinde beden aramaların bedeli ağır olur?
Oluyor da?
Oy Ver :
Site Map |
Arsiv |
GoogleBot |
Google |
xml |
dizi |
Webmaster |
Aşk |
xml |
Rss |
- Resimler -
Oyun -
Hadisler -
Dizi -
Geyik -
- Ataturk -
Kaybolan Yıllar -
Sohbet -
Yemek Zamanı -
Komik -
-
Google -
Smf -
vBulletin -
Cep Tel. -
Duyurular -
Secme -
konular-
Son Mesajlar-
Son Konular-
aşk arşivi-
seo arşivi-
Site Arşiv-
Site Haritası-
Video-
Sitemaps txt-
metacafe-
domain sorgula-
Kültür -
Msn Anlık İleti-