Bilgiç bir günışığı anlattı seni bana
öldüğünde başlarmış canlılığın
eğilişi gibi bir ceylanın suya
bir imparator diz çökermiş saltanatında
gökyüzüyle kabaran bir ezgi olurmuşsun
her doğduğunda gümüş ayaklar
sedef eller bulurmuşsun
kutsal bir sarhoşluk verirmiş
ölümsüzlük ezgilerin
ve uyurmuşsun
ağrıyan yanına yaslanıp da ruhunun
senden önce de gözlerim vardı ama tutumlu
göremezdim görmeyi ve bir karış ırmak gibi
bir zar atışına bağlamıştım her şeyi
tut ki erguvar bir odunun son neferiyim
ben ki tanrının en uzun ömürlü kulu
iki buçuk can gibiyim
açtım dikkatin vanalarını sonuna kadar
senin kilit vurduğun kabuğun içinde
yaktım geçmişini obur bir kibritle
lüzumsuz artık kürek çekmek yarınlara
ruhlara tüneyip
kısır bahşişler dağıtmak kullara
gölgeler tutun nefesinizi
kulak verin beni çizen sanatkara.
Oy Ver :
Site Map |
Arsiv |
GoogleBot |
Google |
xml |
dizi |
Webmaster |
Aşk |
xml |
Rss |
- Resimler -
Oyun -
Hadisler -
Dizi -
Geyik -
- Ataturk -
Kaybolan Yıllar -
Sohbet -
Yemek Zamanı -
Komik -
-
Google -
Smf -
vBulletin -
Cep Tel. -
Duyurular -
Secme -
konular-
Son Mesajlar-
Son Konular-
aşk arşivi-
seo arşivi-
Site Arşiv-
Site Haritası-
Video-
Sitemaps txt-
metacafe-
domain sorgula-
Kültür -
Msn Anlık İleti-