-1995 yılında Gazi Mahallesinde
katledilenlerin anısına..-
gün soğudu ay yanığı konuğum
sesin sesimi göstermese ölürüm
kandır beni ekinler kırıldıkça
denizler duruldukça sustur beni
seni, umutsuzluğa düştüğüm anlarda sevdim
saçların rüzgarı
rüzgar saçlarını sınıyordu bir kavşakta
ılıktı sabah inanılmayacak kadar
çay mı demleniyordu
kan mı sızıyordu taze bir yaradan?
Yazılmamış bir şiire trenler kalkıyordu
güller renklerine küstü küseli
dağlar ur gibi büyür tarihin sayfasında
ağaçların dalları genç, kökleri beter yaşlı
barbarlığın secdesinde bir ölü serçe
toprak hep aynı iştahla yutuyor
titreyerek ölen genç bedenleri
gün soğudu ay yanığı konuğum
kızılbaş güller fışkırıyor
muratın kuyularından
ali ali yarılırken toprak ateş dilinde
pusatlansak ilahlar çekilir
çekip perdelerini
durma kışkırt, haydi kışkırt, haydi
zerdali dalı içinde uyuyan ırmakların
başsız gövdelerini
seni , bebelerin kundağı buza kesince sevdim
varoşun cinnet dili söze kesince sevdim
olanağın elleri küçüldükçe
seni, açlığın ağzı büyüdükçe sevdim
çeşmelerden susuzluk taşıdığında
barikata kapını taşıdığında sevdim
sensin o, bademleri çiçeklendiren soluk
sensin günün ilk ekmeği
ilk kumaşı fabrikanın
yapının ilk tuğlası
ilk harfi alfabenin
hapishanelerinde mahkum
hastahanelerinde rehin
silip ölülerini bir bir defterinden
bu kenti en çok sen hak ettin
gün soğudu ay yanığı konuğum
aşk bıçaklanıyor sur dibinde
burnumdan soluyorum
burnumdan soluyorum bak, bu kötüye işaret
bugün benim doğum günüm
ölülerle kutluyorum
seni, içimden dağları büyüdüğü anlarda sevdim
büyüklüğüm çarpılıp utandığı anlarda sevdim
ılıktı sabah inanılmayacak kadar
ölmekteydi bulutlar kirli mızrak uçlarında
ölmekteydi gemiler
turaçlar, bal böcekleri
bir şiirkonduyu yıkıyordu buldozer
ıslandıkça raylar bir ikonun gözyaşlarıyla
sağır sessizliklere bürünür
cehennem derinlikleri
dala dokunsa yaprağı kurur
ağaca değse kökü çürür
bıyıkları iki damla kara kan
sızar ağzının iki yanından
biri oğlumu öldürür
ocağıma sığınır
gün soğudu ay yanığı konuğum
gün soğudu ah anlamıyorsun
gün soğudu diyorum
bir gece, şafağa yakın konduğum
eprimiş etleriyle damar damar toprak
bağrına dağıstan kaması gibi
saplandığım yer
ve aydınlattığım o
renklerin boğulduğu
çaresiz karanlık
yani her metre karesinde seviştiğim
o eşsiz coğrafya soğudu
seni, mavzer küsüp barıştıkça sevdim
kız salındıkça, kurt uludukça
köprülerimi yaktıkça sevdim
penceresi karlı bir orman eviydi ellerim
sobası içim gibi yanan bir orman evi..
Şerefli anıları it eniği gibi ıslatan
granit yataklı o nehirlerin
tarihi bir tuluattır;
rahat, inatçı, yetkin
bırak kıvrımları dev kazanlarıyla oynaşsın
bırak patlak avuçlu forsaları
eski denizler anlatsın
gün soğudu ay yanığı konuğum
gül ki yeniden ısınsın
o güne dek yıkılmasın dağlar
yıkılmasın
(Saçlarını Sancıma Sür)
Oy Ver :
Site Map |
Arsiv |
GoogleBot |
Google |
xml |
dizi |
Webmaster |
Aşk |
xml |
Rss |
- Resimler -
Oyun -
Hadisler -
Dizi -
Geyik -
- Ataturk -
Kaybolan Yıllar -
Sohbet -
Yemek Zamanı -
Komik -
-
Google -
Smf -
vBulletin -
Cep Tel. -
Duyurular -
Secme -
konular-
Son Mesajlar-
Son Konular-
aşk arşivi-
seo arşivi-
Site Arşiv-
Site Haritası-
Video-
Sitemaps txt-
metacafe-
domain sorgula-
Kültür -
Msn Anlık İleti-