Uzun bir gecenin puslu yamacında
Yetim kalmış yüreğin yarınlarına sokuldum.
Kafesinden kurtulur gibi,
Ufka yelken açıyordu susamış dilim:
Lokavt ilan edercesine.
Ah bir bilsen gülüm.
Rüyalarında bile tasavvur edemez,
Işık huzmeleri savururdun bana,
Malihulyaya dalar, yıkardın gem vurulmuş duvarın derinliğini.
Isıtırdın hatta; sıcaklığımda don tutmuş sayfaların izlerini.
Neresindeyim bilmiyorum.
Her gece, yüreğimde bir hece:
Itır kokuları süzülürken pencereme,
Resmediyorum yüreğime gül yüzünü.
Seni sensiz yaşamak yok mu ya!
Isırganlar kaplamış gibi bedeni,
Zehirim oluyor gündüzlerim.
Işıt artık ışıt! Işıt odanın karanlık yüzünü.
Felfecir okusun zamanı çizen göz.
Aksın durmamacasına sonu olmayan duyguların sesi,
Temelinden sarssın yıkılası cendereyi .
O gün sonrası sende ben olayım dikensiz gül bahçesi.
Oy Ver :
Site Map |
Arsiv |
GoogleBot |
Google |
xml |
dizi |
Webmaster |
Aşk |
xml |
Rss |
- Resimler -
Oyun -
Hadisler -
Dizi -
Geyik -
- Ataturk -
Kaybolan Yıllar -
Sohbet -
Yemek Zamanı -
Komik -
-
Google -
Smf -
vBulletin -
Cep Tel. -
Duyurular -
Secme -
konular-
Son Mesajlar-
Son Konular-
aşk arşivi-
seo arşivi-
Site Arşiv-
Site Haritası-
Video-
Sitemaps txt-
metacafe-
domain sorgula-
Kültür -
Msn Anlık İleti-