Babil surlarına vardıklarında
gökte bir sürü karga gördüler.
Plutarkhos

Musa?dan sonraydı, İsa?dan önce
Kaf dağının ardında bir örümcek
semiz sinek yiyordu ağında.
?Ölüme kül yutturamazsın
bu ağ gibi hep seni bekler?
diyordu İskender,
akan Aras?a baktıkça.
?Seni gidi felek hiç utanmazsın,
usanmazsın
Bu şarap bile şuracıkta
döktüğüm kanların rengindedir.
Yelpaze tutan uşaklar,
ayaklarımın altındaki Asya, bu saltanat,
ben, kılıcım, atım ve sıhhatim
hepsi senin emrindedir.

Musa?dan sonraydı, İsa?dan önce
Çöllerde uyanan rüzgar,
Sıcak tozları savurarak günlerce
mezarların üstüne serpiyordu.
?Ey cihangir, ey hükümdar,
ey sefer delisi, fatih? -
diye kendi kendine konuşuyordu:
?Ne servet, ne devlet
ne kaleler, ne de mermer saraylar -
vız gelir hepsi sana.
Bunlar için gelmedin
Kaf dağının ardına.?
Boş kadehi uzatarak
tepsiciye şunu sordu:
?Ya ne diye yürüdü ordular
bunca yolu?
Ya ne diye feda ettik
bunca kulu?
Kahinler mi hocalar mı,
ikiyüzlü, sahtekardır?
Tanrılar oyun oynarken,
ağ örerken insana,
ister Asya?ya var,
ister Hindistan?a
beş para etmez dostum
hepsi boşuna.?
Musa?dan sonraydı, İsa?dan önce
Boynu kıldan ince
tepsici titriyordu.
?Ben ki karınca ve sinek kadar
zavallıyım? diyordu?
Babil surları üzerinde
kara kargalar
İskender?i bekliyordu.

Oy Ver :