Köylüydü oğul


Köylüydü oğul.



Deden köylüydü oğul,
Onun babasıda,
Süveyş kanalında şehit olmadan.
Soramadık gerisini bulupta.

Yer sofrasında bir tencere,
Tahta kaşıklar çarpışır içinde.
Dokuz kaşık aynı anda,
Bir düzen içinde.

Gaz lambasının ışığında,
Konu komşu toplanır bir eve,
İnce Memedi okursun günlerce.
Sinek uçsa duyulur hanede.

Anamın sırtında gardaşım,
Derin kuyulardan su çeker,
Agır helkelerle su taşırsın eve.
İçmeden yunmaya herbişeye.

Kazanlarda sular kaynatılır,
Sabun yerine kül,
Makina yerine tokaç,
Esvaplarımız bir güzel yunurdu,

Dayanırdı urbaların düğmeleri,
Onca tokaçın inip kalkmasına,
Ütü çok uzaktı bize oğul.
Yamalıksız oldumu dünyalara bedel.

Yüzlerce inek-koyun kapıda,
Tek tek elle sagılır sütleri,
Para verilmez yogurt-kaymağa
Aşeneler dolusu süt kazanları.

Sade yagda pişer yemekler,
Boşa gitmez onca emekler.
Tulum içinde peynirler,
Gömülür topraga kışa hazırlık.

Yaz gelir koyunlar derelerde,
Canlı canlı yıkanır ellerde,
Arada bizleride unutmazlar
Kafalarımız sıfır numara traş

Dalarız kanalın bulanık suyuna,
Koyun bir yandan biz bir yandan,
Kuruyunca yünleri kırkılır makasla,
Dağ gibi yün çıkar ortaya.

Kirmanlarda iğrilir yünler,
İlmek ilmek ip oluncaya,
Kaynatılır kara kazanlar,
Kök boyalar içinde ip kangalları.

Renk renk asılır dağa-bayıra
Sonra gelsin bahar renkli,
Eldiven-çorap-kazaklar,
Hepside anamızın göznuru.

Çiftçilik zahmetlidir oğul,
Bakarsan toprağına ürün alırsın,
Bugdaydan arpaya,yulaftan çavdara,
Tavuktan ineğe-Attan davara.

Bir yıl eker-biçersin,
Yoksa suyun ikinci yıl nadasa,
Hayvan dışkıları gübrendir,
Ne zehir,ne hastalık olur.

Pullugun önünde bir çift at,
Arkasında biz ondan farksız.
Yakar güneş yüzünü,çatlar dudakların
Kırışır göz kenarları sürdügün tarla gibi.

Yararsın topragın bagrını,
Belinde kuşak içi tohum dolu,
Ya bismillah deyip savurursun,
Bir yılın nafakasını sağdan sola.

Kargalar inatçı peşimde,
Almadan hakkını gitmez.
Sıra sürgüye gelir,binersin kalasa,
Deeeh dersin atlara,durmak yok.

Sürgüyüde çektinmi torağına,
Gözler çevrilir gökteki bulutlara,
Gönüller döner gizli dualara,
Yagmur beklenir,berketine.

Yangını var,salgın hastalıgı var,
Seli var,var oglu var.
Boy verdimi başaklar,
Güler gevrek gevrek yüzler.

Sohbetler ürün üzerinedir
Taban fiyat düşünülür,
Oğlan everilecek,
Kız gelin edilecek.

Sel olup ürün yere yatmadan,
Güneş yakıp başak çürümeden,
Kar yağmadan tarladan alıp,
Ambarlara atmak hesaplanır.

Avurtları çökük olur köylünün,
Göz kenarları kırış kırış,
Bilmedik ray-ban gözlük,
Hasır şapkalar başımızda.

Hele o arpa tozu yokmu,
Agustos sıcağında girdimi bedene,
Hem yakar hem kaşındırır,
Sayki mübarek kolanyamız.

Saç dipleri pınar olur çaglar,
Alından süzülür gözlerine,
Kolun yeni ile silersin,
Dudağını arpa tozu terden.

Boynunda bir mendil,
Yıka yıka sar boynuna,
Her gün çorapmı yıkanır,
Gömlekler üç-beş güne.

Bugdaylar işlenmeye yakın,
Başaklar altın sarısı renge bürünür.
Bereketin timsali,azda rüzğar estimi,
Seyreyle salınışlarını,sanki sevğilinin saçları.

Ütmelik olurlar tam kurumadan,
Toplarsın bir kaç demet,
Sap ateşini yakar tutarsın üzerine
Yanar kılçıklar dökülür dibe.

Pişer buğdayın deneleri,
Sonra avcunda ufaladınmı,
Buğdayın en tatlı anıdır bu an,
Yersin gayrı avuç avuç.

Kızgın güneş tepemizden hiç eksilmez,
Saldan at arabaları anızlar içinde,
Başaklardan geriye kalmış saplar,
Dirgenle,atkıyla,anadutla toplanır birbir.

Yüklenir saldan arabalara,
Zaman olur düşersin tepeden,
Herkesin harman yeri ayrıdır.
Yıgılır arpa buğday sapları dağ gibi,

Yayarsın sapları döşek gibi.
At?la üzerinde gezersin alçalsın diye,
Sonra gelir peşinden düven,
Dişleri keskin olmalı düvenin.

Günlerce güneşe inat,
Dön babam dön 360 derece etrafında.
Sapı saman yapmak üzere,
Günler ay olur yıl olur.

Ayranlar testi testi gelir,
Karpuz-kavun ilaç mübarek.
Saplar saman olunca rüzgarı bekelersin,
Beklemektir köylünün işi.

Tabiat ana yardım ederse işler kolay,
Etmezse vay babam vayy.
Yabalar ile yanaşırsın samana,
Sap bir yana saman bir yana hesabı.

Dene kalır saman ileri uçar düşer,
Bugday yığını arttıkça güler yüzler.
Çuvallar dolusu atarsın ambara,
Yemeye,tohumluğa ve satlığa.

Gelsin geri arabaları,
Samanlar bu arabalara doldurulur,
Samanlıklara atılmak üzere,
Öyle ya kışın ne yer koyun inek.

Keçi kılından yapılmadır geri.
Siyahtır kara bahtımız gibi,
Çignersin arabada samanı,
Daha çok taşımak için bir seferde.

Tepemizden yağan yağmur değil,
Dirgen dirgen saman tozu.
Sanki duş alıyorsun.
Tek farkı su yerine saman.

Bitmez ogul iş bitmez.
Doldurursun çuvalları buğdayla,
Dogruca taş değirmenlere,
Su ile döner bu değirmenler.

İki tane koca delikli taş,
Ezer buğdayı un edinceye.
Kalabalık olur değirmen,
Köylü burda kuyruğa girer.

Belki bir gün belki bir hafta,
Hazırlıklı gitmek lazım.
Beyaz unlara bürünür saçın yüzün,
Mis gibi koku saçılır etrafa.

Çuvallar dolusu un girdimi aşeneye,
Gelen seneye kadar korkma.
Hem aşın hem ekmegin hazırdır,
İsterse kardan yollar açılmasın şehre.

Köylerde dibek taşları olur,
İçi oyuk koca bir taş.
Doldurursun buğdayı içine,
Agaçtan bir balyoz,vurda vur.

Döğme için hazırlanır bugday,
Düğünde aşureye lazım,
Bilinen yol budur,döğmek,
Kollar dermansız kalıncaya.

Yazın içerilerde pek durulmaz,
Ömrümüz tarlada merada geçer.
Akşam yemekleri bahçede yenir,
Yataklar yıldızların altına serilir.

Kara kazanlar dolusu buğday,
Kaynatılır odun ateşinde kabarıncaya,
Süzüp suyunu yayarsın kilimlere,
Gölledir adı,Bulgura hazırlık.

Her yıldızın bir adı vardır.
Mehtaba karşı yatarsın avluda,
Yan tarafında gölle kurur,
Serin serin uyursun.

Sabah oldumu horozlar öter,
En gözde saat onlardır.
Kimin horozu uzun öterse,
En güzel horoz onun horozu.

Gün dogmaz üzerimize,
Biz karşılarız güneşi,
Tepelerin ardından çıktımı,
O bizi tarlada,merada görürdü.

Akşam ezanı okundumu,
Çıkarsın köyün içine,
Çelik-çomak oyunları,
Saklambaç devam eder gece yarılarına.

Uzun eşek sevilerek oynanır,
Bazen bir eşek anırsada.
Yanında bir bekar varken,
Normaldir köylük yerde.


Anaların işi hiç bitmez,
Akşam olunca yemek-bulaşık,
Peşinden çaylar gelir bardak bardak.
Misafirler çoluk-çocuk.

Sonra döşekler serilir yerlere,
Bir odada dokuz çocuk,
Gece şeşkaza çişin gelse,
Basmadan birinin biyerine
Zordur gidip gelmek kenefe.

Uykun kaçmışsa saga sola dönerken,,
Ananın hizmete devam ettigine şahit olursun,
İstemesede kulaklar duyarsın,
Dokuz çocuktan sonra bile,
Ananın babaya yataklık yaptığını.

Evlerin girişi çardak olur,
Serilir hasır yere,sırtına kamış yastık.
Bakarsın bağa-bahçeye,
Yoldan gelip geçene.

İç odalara halı döşenir,
Renk renk desen desen,
Birde tahta sedir,
Başköşe ya misafire,ya babaya ayrılır,
Camiiye gittimi baba,
Gözünü açan kapar köşeyi.

Ahırlarda idare lambaları,
Tüter kara tren misali,
Hele bir lüks?ün varsa,
Bilki ağa sensin köyde.

Birde pilli lambalı radyo,
Isındımı başlar konuşmaya.
Kaçırılmaz acanslar,
Ankarada ne olmuş,
Reisicumhur ne demiş,
Alırsın böyük adamlardan haberleri.

Genelde herkesin bahçesi vardır,
Meyve agaçları dikersin,
Elmayı-eriği taze yersin.
Gölgeleri ayrı bir serinlik.

Mis gibi dolar etrafa iğdenin kokusu,
Akasyalar gelinligini giyer bembeyaz,
Hanımeller miski amber koku saçar,
İtburnu veren güller cabası.

Sulak yerlere bostan ekersin,
Karpuz ?kavun-domates hıyar.
Müsaitse arazin mısırı haşhaşı,
Üretirsin bilcümle sebzeyi.

Toprak bu can ek can biç,
Eli açık gönlü zengindir.
Yeterki bak toprağına,
Bir verir on alırsın.

Sofraların baştacı soğan,
Eksik olmaz nevalemizden.
Vurdunmu yumruğu kafasına,
Çıkar cücügü ortaya.
En tatlı yeri orasıdır,
Şifa kaynağı mübarek.

Tavuk-hindi kümesler dolusu,
Yumurtalar çifte sarısı.
Yersin-satarsın çay paran çıkar,
Ete para verilmez.
Misafirinmi geldi,
Tut ordan bir sarıkız,
Buyrun etli tavuğa.

Ömrümüz inek-dana peşinde meralarda,
Kırda bayırda koyun ?kuzu çobanlığında,
Sabah ezanla çıkarsın evden,
Güneş batmadan dönülmez evlere.

Kazma ?kürek çapa-bel,
Dirgen atkı,orak ?yaba,
Elimizde nişan yüzügü sanki,
Bir kavradınmı daha bırakamazsın.
Bütünleşirsin onunla,
Odun gibi nasır ellerinle.

Köylü çocugu doğuştan binicidir.
Atlar dost insanoğluna.
Kaşağısını eksik etmiyeceksin,
Tımarı-yemi-samanı suyu,
Bakarsan binersin doya doya.

İmecedir bizim işimiz,
Okul-çeşme yaparız köye.
Bir ömrü böyle geçirdik,
Birimiz hepimiz için,hepimizde birimiz.

Üç metre ali dayı,
Beş direk fatma bacı,
Beklemedik devletimizden
Çalışıp terimizle yaptık camiimizi.

Kazdık telefon çukurlarını,
Sonrada kesip telefon tellerini,
Çamaşır astık aklımızca.
Şehirle işimiz yokki.

Biri askeremi gidecek,
Köyün hepsi ugurlar,
Biri dışardan mı gelmiş,
Agzının içine bakarsın,
Görüp duyduklarını anlatsın diye.

Misafir gelse köye,
Yarışırsın misafiri kapmak için,
Yedirir içirir yatırırsın evinde,
Memnun etmek çok önemlidir.

Ayda yılda bir saglık memuru ugrar,
Muhtarın evinde özeldir odaları.
Yedirilir-içirilir özel adamdır onlar,
Arasırada jandarmalar ugrar köye.

Tüm erkekler kaçar köyün dışına,
Niye kaçtıklarını kendileride bilmez,
Öyle görmüşler babalarından,
Gördügünü yapıyor çocuklar.

Parmagımızda dolama çıkar,
Kaynatırsın haşhaş kabugunu sararsın.
Sarılıgamı yakalandın,
Git hatçebacıya,
Alnına üç çizik azcık kan aksın,
Sonra gelsin şifa.

Gidilmez kolaylan doktora,
Köyde herkes hasta,
Bütün köylü doktor,
Şifadır kocakarı ilaçları,
Gelmiş geçmiş her derde.

Birde sevdaları vardır yaşanası,
Herkesin bir yavuklusu,
Beklersin çeşmeye çıksın diye,
Bir geçişini görmek uğruna.

Mektuplar gider-gelir eldenele,
Yemeniler gögüste saklanır,
Çıkarıp çıkarıp öpüp koklamak için,
Bakir dağlar gibidir,saf ve temiz.

Sevda aylık,yıllık değildir,
Yazdın mı yüreğine,
Bir ömür kimseler silemez,
Götürürsün kefen içinde sonsuza.

İshak ÖZLÜ






İshak ÖZLÜ

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com