attaa


fokurdaya fokurdaya fazla sanılmış derimdeki su
oysa kirpiklerin değiştirebilirdi yan masada yaşananları
mademki aşktı nerde kalması gerektiği tartışılan
ve mademki sosyalizm çökmüştü
şişesinden içilmeliydi su
dipsiz şelaleler olmalıydı mezarı,dudaklarla söndürülemeyen ateşlerin
kabaydık,hatta biraz da hayvan
çekilip aynı bombaya sığınmak Tanrıdan irsi olarak bize kalan
nasıl kızgındık,sorsalar anlatamazdık
anlatsak şiir olurdu
fazlaydı dışarısı
evde börekli anneler,perest babalar,ramazan sofraları varken
kimse uçurtmaların penisinin kış çocukları olduğunu bilmezdi
çay üst dudağında anıya dönüşürdü
hep biraz sonra çıkmak zorundaydın
oysa kirpiklerin değiştirebilirdi yan masada yarıda bırakılmış tutuşmaları
karşı komşunun ölümüne üzülür gibi sevişirdin benle
ama geç olmuştu,evden beklerlerdi

oysa kirpiklerin değiştirebilirdi dünyanın kozmik düzenini
mars çok mu uzaktı,biz çok mu sarhoştuk
alnında bitmiş hikayenin yorum bekleyen tavrı
mademki seçmeli derslerde gece yoktu
ve mademki stalin aşkımızın yüz karasıydı
misketine sevmeliydik birbirimizi
bu gece bulaşıkları yıkamalığına

ne zaman gideceğini öğrenmemek için hatrını sormazdım
ayaküstüydü bütün haziranlar;temmuz,içler acısı
ağustos,hala antibiyotiklerle?
yitirilen itibar,sarf edilen ömür?
sussak,gitarın telleri karşılardı misafirleri
ah evet o misafirler!
pisuarımıza sıçanlar
anamızdan emdiğimiz sütü vajinamızdan getirtenler
buğularımıza hırslarını kazıyan iblisler
dudak büken,dönüp baktıklarında gölgelerinin onları takip etmek istemediklerini anlamayan gerzekler
kırmamak için kırılan yaprakların önsözünü okumadan geçenler
öpüşmeyi teknolojik bir hadise sananlar
adlarını unutmamak için kıçlarına seyir defteri uğulayanlar

tuvaletlerdeydin ağlamak için
kökülürdün vakitli vakitsiz vücutlara
sabun kullanırdın kirin temiz gözüksün diye
nasıl da öfkeliydik,dışarda dünya vardı
biz içerde ellerimizi tokuştururduk
çikletlerdeki kahraman çıkartmaları çeyizine koymak her ne kadar yaradılışınla doğru orantılı olsa da
öğrenememiştin uyurken sayıklamaman gerektiğini
bilmiyordun serçelerin ayak tırnaklarını güneşle kestiğini
zaferi gülmek sanıyordun
bebeğinin doğum ağlayışına ölesiye gülen anne gibi
babalar,hep kapının arkasındaydı oysa
teleskoplar yakın,mikroskoplar büyük gösterirdi
oysa kirpiklerin değiştirebilirdi kavalyesiz kalan bir intiharın yanlış not edilmiş kaderini

oruçlarını ağlayarak açanlardık biz,
küfrederken isim verirdik
sabrederken aptal
zırvalarken pişmandık?
depremlerde yeryüzü nereye kaçardı
kaç doğru bir doğruyu götürürdü
sensizlik kaç yaşındaydı
kaça gidiyordu bakışların
coğrafya öğretmenin neden tüm sınıfı gözlerinden sözlüye kaldırmıyordu
bir su bir suya çarpsa ne olurdu
kimse bilmiyordu?

milletin gördüğü kabusların resmini çizerek geçimini sağlıyordun
ama annenden yarım saatliğine izin almıştın,fazla duramazdın
evde yapılacak işler?
sonra baban ağzını şapırdatırdı seni severken
gözlerine karışırdı,yeşil giyme yakışmıyordu derdi

pijamalarını hatırlıyorum
ve biraz da içleri boş eldivenlerini?

kirpiklerin değiştirebilirdi sensiz geçen bir yılın
kırmızı ışıkta durmadı diye aldığı cezanın hakikatını

kirpiklerin değiştirebilirdi;

olmadı?




aytaç arslan

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com