NEHİRLER ÖTESİNDE
Hüzünlü çiçeklere bezenmiş bir bahçenin
Karanlık sislerinde dev bir şato duruyor.
Yağmurun pençesinde can çekişen gecenin
Uğultulu rüzgârı pencereye vuruyor.

Dev şatonun ilikler ürperten esrarında
Ateşler içinde bir kız yataklara düşmüş.
Aylardır boğuştuğu ecelin sularında
Çırpınan yüreğine çaresizlik üşüşmüş.

Bir amansız hastalık eritiyorken kızı
Kalbi aşk dolu bir genç kıvrılmış başucunda.
Parçalanan göğsüne girmiş bir derin sızı
Sevdiğinin elleri titrerken avucunda.

Umutsuzluk gencin her nefesine derinden
Hoyratça bırakırken bir damla kızıl zehir.
Mavi bir ışık ile fışkırdı gözlerinden
Karanlıklar Dağına yaslı efsane nehir.

Derlerdi deli nehrin karşı topraklarının
Kudretinde büyüyen kutsal bir çiçek varmış.
Rengini gökyüzünden süzen yapraklarının
Berrak özünü içen sonsuza dek yaşarmış.

Lâkin karşı kıyıya geçmek kolay değilmiş
İnsan yutan girdaplar sarmış nehrin boyunu.
Çiçek uğrunda nice selvi boylar eğilmiş
Girdaplara yazılmış nice gençlerin sonu.

Gencin ölgün gözleri birden alevle yandı
Hırçın kalbi yabani atlar kadar deliydi.
Ve en büyük arzusu göğsünde yankılandı
Bu nehrin karşısına mutlaka geçmeliydi.

Göklerin kudretini Tanrıdan dileyerek
Sevgili huzurunda başarmaya and içti.
Buğulu gözlerini aşkıyla bileyerek
Bir bakışta gecenin bulutlarını biçti.

Busesiyle ıslatıp sevgili dudağını
Fırtınalara esir puslu bahçeye indi.
Şimşeklerin dövdüğü Karanlıklar Dağını
Hıncıyla eriterek vahşi atına bindi.

Yelesi alev alev parlayan azgın kısrak
Kızışan nallarıyla toprağı eşiyordu.
Ağzında köpüklerle durmadan şahlanarak
Derinleşen gecenin bağrını deşiyordu.

Coşkusu bedenine sığmayan asi yürek
Yağmurun kırbacında ardına son kez baktı.
Tunç bilekli atının sağrısını döverek
Kendini dağ yolunun kucağına bıraktı.

Göklerin gürültüsü çiğnerken gövdesini
Rüzgârın mızrakları geceyi bürüyordu.
Keskin dişli geçitler keserken nefesini
Atını nehre doğru dörtnala sürüyordu.

Kabaran fırtınanın doğradığı ağaçlar
Birer cansız kol gibi yollara serilmişti.
Sanki yıldırımların doğurduğu yamaçlar
Bin yıl süren uykudan bu gece dirilmişti.

Karanlığı çınlatan nalların alevleri
Dipsiz uçurumların belini kırıyordu.
Döşü taşlı dağların kızıl başlı devleri
Yağmurun mil çektiği göğe haykırıyordu.

Gözü dönmüş yolların boğumları boyunca
Sıralanmış kayalar birer kanlı bıçaktı.
Selleri yırtan gencin, son yokuşu yutunca
İrkilen gözlerinde birden şimşekler çaktı.

Alnına yapışırken sırılsıklam saçları
Sonunda deli nehrin eşiğine varmıştı.
Savrulan girdapların amansız kıskaçları
Korkunç çalkantılarla bütün nehri sarmıştı.

Dağa dayanmış nehir yatağından taşarak
Çıldırmış gövdesiyle durmadan çağlıyordu.
Kül rengi tepeleri bir solukta aşarak
Yamaçların çamurlu sırtını dağlıyordu.

Suların çekiçleri dövse de dizlerini
O, kendi gökyüzünün yırtıcı kartalıydı.
Nehrin taze canlara susamış çemberini
Ateşiyle yırtarak karşıya varmalıydı.

Toprağa çivilenmiş ağaçları yerinden
Bir çırpıda sökerken budaklanan fırtına,
Sıyrılarak atının gümüşlü eyerinden
Kurşun gibi atıldı dalgaların sırtına.

Kılıçtan kollarına kalkan edip koynunu
Nehrin dalgalarıyla aslan gibi dövüştü.
Koparırken bulanık köpüklerin boynunu
Kuduran bir girdabın kanlı ağzına düştü.

Burgacın pençesinde sıkışıyorken canı
Ecelin kazanında durmadan dönüyordu.
Buza kesmiş sularda çekiliyorken kanı
Kudretinin yorulan ateşi sönüyordu.

Girdabın ilmiğinde hızla sürüklenirken
Gözlerinin önünde sevgilisi canlandı.
Kalbine sevgisinin tılsımı yüklenirken
Damarlarında çarpan aşkla heyecanlandı.

Bedenine yayılan kuvveti hissederek
Böğüren anaforun yağlı karnını yardı.
Tırnaklarıyla nehri delik deşik ederek
Keskin kulaçlarıyla karşı kıyıya vardı.

İşte o an gecenin ilahi kudretiyle
Nehrin tüm girdapları eridi birdenbire.
Yavaş yavaş yükselen mehtabın suretiyle
Bir ilkbahar bestesi iniverdi nehire.

Kara bulutlarını hızla süpüren gece
Parıltıya acıkmış göğü yıldıza boğdu.
Ve yıldızlarla dolu gökyüzünü görünce
Gencin semalarına yeniden güneş doğdu.

Karanlığı ezerken göğsünün ateşiyle
Dudağında titrerken sevgilisinin adı,
Yüreğinden süzülen taptaze güneşiyle
Delikanlı çiçeği aramaya başladı.

Mehtabın ılık yüzü damla damla yağarken
Gölgeler arasında çiçeği arıyordu.
Mavi dağ yıldızların ışığını sağarken
Çiçek arayan gözler kılı kırk yarıyordu.

Gövdesinde ışırken aşkın çelik yeleği
Hırs ile veriyordu her asi nefesini.
Bulmak için bir cana can katacak çiçeği
El değmemiş vadide gezdirdi gölgesini.

Tükenince vadinin son kuytu toprakları
Kutsal çiçek aniden başucunda belirdi.
Ve rengi gökyüzünden süzülen yaprakları
Görünce sevdalı genç sevincinden delirdi.

Mehtabın avucunda yaprakları ışıyan
Bu şiir damlasına yaşlı gözlerle baktı.
Özsuyunda cennetin busesini taşıyan
Bu çiçek sevgilinin ilacı olacaktı.

Yanaklarından sevinç gözyaşları inerken
Titreyen elleriyle çiçeği alıverdi.
Baş döndüren kokusu yüreğine sinerken
Bağrında çiçek ile yollara dalıverdi.

Yutarak yüce dağın uslu yamaçlarını
Huzura eren nehri bir solukta süpürdü.
Alnından ensesine atarak saçlarını
Azgın kısrağını dev şatoya hızla sürdü.

Gecenin avucunda göze çarpan tek ışık
Taşlara çarpıp alev alev yanan nallardı.
Göğsünü aşk ateşi sararken ılık ılık
Sislerin arasından büyük şatoya vardı.

Kanayan ellerinde zafer meşalesiyle
Atının közden sıcak sırtından yere indi.
Sevgiliyi görmenin büyüyen hevesiyle
Parıldayan gözleri gökler kadar derindi.

Denizine kavuşan deli bir nehir gibi
Usulca sevdiğinin başucuna uzandı.
Dizeleri dökülmüş dilsiz bir şiir gibi
Yatan kızı görünce yüreği parçalandı.

Mehtap dağ üzerinden süzülürken bembeyaz
Sararmış sevdiğine hasret ile sarıldı.
Ve sarılır sarılmaz, ve sarılır sarılmaz
Bağrına şimşek vurmuş çınar gibi yarıldı.

Suyu çekilmiş gölün çırpınan nilüferi
Acımasız gecenin soğuğunda donmuştu.
Çaresiz hastalığa yenik düşen elleri
Şimdi avuçlarında can çekişen bir kuştu.

Saçlarına ışığı vurmuşken bir yıldızın
Oda baştan ayağa kutsal çiçekle koktu.
Lâkin sıcak koynunda tir tir titreyen kızın
Çiçeğin özsuyunu içecek hali yoktu.

Soluk yanaklarından inerken bir damla yaş
Sararmış bir göğüste iki kalp atıyordu.
Ve kapanırken kızın gözleri yavaş yavaş
Gencin kor yüreğinde bir güneş batıyordu.

Ay parçası güzelin alçalan nazlı başı
Sevdiğinin kalbine bir damla su gibi aktı.
Ve gencin haykırışı döverken dağı taşı
Kız, gencin yüzüne son nefesini bıraktı.

Hasan Saim Özturhan

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com