KEFERE LİMANI
KEFERE LİMANI

Yazları kömür süpürürdü kadınlar demiryollarından
Kışları kömür çekerlerdi katırlar Kefere Limanından
Denizden korkan bir kayıkçıydım çocuktum
Kaptan olacaktım sözde bu zaman

Kefere Limanı insanları
Onların kederliydi suratları
Toprağı derin kazan kazmalar gibi dürüst
Kıçı delik ve sabırlı bakraçlar gibi yoksuldular
Çocuktum / çabuk unuttum
Bir çınar ağacı vardı dere boyunda
Bizden başka kimsesi yoktu yaşamda
Dalları bin yaşındaydı salıncaklar kurduğumuz
Yaşlı bir adam yaşardı derenin kenarında
Bahçesi kapısız bir küçük barakada
Dede diyorduk biz O?na ki bir yasak arkadaştı
Barakasından çıkmazdı hiç konuşmazdı
Belki bir kaçak, belki bezgin, belki bir maestroydu
Belki batıran oydu tüm gemileri, belki de bir tanrıydı
Denize dair düşler büyüttüğümüz zamanlardı
Teneke gemiler yüzdürdüğümüz son ilkbahardı
Sel alırdı evimiz, bağımız, bahçemiz
nehirlere öykünürdü lağım akan deremiz
Devrilirdi kuyu başlarında kaynayan tenekemiz
Ve çekip gitmemizi beklerdi yüzyıldır
Kamelyasız, sardunyasız, cumbasız evimiz
Direnci merhametindendi

Biri yoksulluktan biri solculuktan öldü iki arkadaşım
Çocuktum / çabuk unutmuştum
Arkadaşlığın o büyük servetini
Sevdalıydım hayat gibi vesaire bir kıza
Çocukça öp beni derdi girdiğimiz her kuytuda
Öp beni çünkü bir daha yaşayamayacaksın böylesini
Ve mutlak gidecekti o yoksul mahalleden
Dalları bahar basmış bir gelinlik sabahında
Sonrası her çiçeklenişinde bahar dalları
Gelinliğiyle giden ilk aşkımın anısı

Çocuktum
Tren geçerdi evimiz önünden
Vagonlar geçerdi beş vakit özleminden
Liman çok yakındı çağırıyordu martılar
Rıhtımlara gemiler yanaşırdı uzak ülkelerden
Gemiler uzaklarda bekleyen kadınlardılar
Bir keresinde çelik yüklü bir geminin ambarında beni
O kadınlara kaçacakken buldular


Çocuktum
Bir Muhterem Ablamız vardı
İncecik hayatımın incecik kadınıydı
Kostümler dikerdi bize piyesler yazardı
Bilet keser oynardık mahalleliye
Cigara alabilmek için İstanbullu Muhterem?e
Kocası badana-boya işleri yapardı
Kaçtı bir gün Muhterem vedalaşmadı kimseyle
Boğulduğu o yoksul gecekondudan Fatih?e
Kocası aşıktı ve tutunmuştu o incecik kadına
Ve bir sabah traşlı ve takım elbiseli buldular
Kendini astığı yağmurlu sabahın karanlığında

Çocuktum
Olağan saydım insanın kendini öldürmesini
Küçük bir mahallede küçük bir çocuk kalbiydim
Çocukluğum mezarda büyüyen çiçekler gibiydi
Ve ölüm izimi süren bir intihar ipiydi

Gençliğim liman işçiliğiyle geçti
Balıkçılıkla, midyecilikle ve denizlerde geçti
Bir sandalım vardı ismi demokrat
Hep sola çekerdi dümeni
Sosyalist bir ustanın son eseriydi
Deniz deniz hep denizdi sığınağım tertemiz
Oysa umut vaat etmiyordu gelecek günlerimiz
Yinede yaşama sevinciydik ergen denizkızlarının
Yüreğimizi yem yapardık yüreğine denizin
Yakamozlara saplardık kız bileği kürekleri
Kara özleminden değildi dönüşlerimiz
Rakı için / aşk için

Kıçı delik bakraçlardan sular misali aktı yıllar
Dağıldık birer birer uzak limanlar kadar
Ben şiiri seçtim / yalnızlık beni / dert beni
Unutmadım bir gün bile unutup gidenleri
Kefere Limanını, Kavakdibi Sokağını ve insanlarını
Ve meyve bahçelerini / dut ağaçlarını / ve demiryollarını
Ağaç gövdelerine kazıdığım aşklarımı
Bir başıma kuytularda çaldığım mızıkamı
Bir gün olsun bir tek kuşu vuramayan sapanımı
Ve kendi ellerimle yaptığım tuhaf oyuncaklarımı
Bir gün olsun unutmuyor çocuklar haksızlıkları
Sahibini arayan gölgelerde bir çocukluk yaşadım
Hayat denilen aynada kendimi hiç bulamadım

Rakı sofralarına ayakçı bir çocukluktu benimki
Sarhoş şarkılarında düşlerdim bir gün büyümeyi
Gemiler yüzdürürdüm gözyaşlarımda
Binip gitmeleri düşlediğim gemiler
Martı kanatlarına bağlamıştım poyraz yüreğimi
Yalnızdım her daim Kavakdibi Sokağında
Kestiğim için tüm uçurtmaların iplerini
Yalnızdım her daim Kefere Limanında
Kestiğimden tüm teknelerin iplerini
Belki bu yüzden sevemedim tahterevalliyi

Hala teknelerin şarkıları çağırıyor limandan
Dalgaların muhteşem bitişi kayalarda
Deniz damlıyor ellerime martı kanatlarından
Çocukluğum kömür çeken katırların peşi sıra
İlk aşkımın tek şahidi Kavakdibi Sokağı ıslak
Hayatım uzayıp giden rayların kederi
Ne zaman kar yağsa yüreğim bir kuş kafesi
Belki öldürdüğüm için çocukluğumda o minör serçeyi
Şimdi kapatıyorum gözlerimi her yalnızladığımda
Biraz da anılarına tutunuyor insan yaşlandıkça
Yapraklar ağlarmış amca düşerken dallarından
Ve sokağıma çocuklar dağılıyor okullarından
Çocuklar ki hayata cıvıl cıvıl kuş sürüsü
Karşılıksız bir sevda gibi havalanıyor dalından
Sanki her çocuk şimdi çocukluğumun dönüşü

Eziliyor yükselen binaların gölgelerinde çocuklar
Çocuklar eziliyor binaların yükselen gölgelerinde
Ve öpüyorsun her gece bir yabancı adamı
Batıyor uzaklarda adını verdiğim balıkçı takası
Kıskanırken seni dalgaların en uzak kıyıları
Ağlıyor çocukluğumun liman yalnızlığı

Hala -suda kaydırma taşı- mı satıyorsun
Çok kentli bir iskelenin ikileminde
Çocukluğum
Bak saçından bir tel kalmış arasında
esrik masal kitabının
bak gözyaşın mürekkebini dağlamış
elvedayla biten son satırın
meğerse aşk en güzel masalıymış
şu acunsal yaşantımızın

kıçı delik bakraçlardan sular misali aktı yıllar
birer birer ayrı yollara dağıldı arkadaşlar
ben şiiri seçtim / aşk beni / sevda beni
Kefere Limanında bıraktım çocukluk düşlerimi
Ve bir tek gün unutmadım, unutsanız da sizleri

06/11/02
Hayrettin TURAN
Hayrettin TURAN

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com