Serencam
gözlerimi kapatıp dünyaya
kurulu aletler gibi, dolaşırken tekdüze
kulaklarım sağır, ellerim kabuk
taşır ayaklarım yalnızca
yorgun bedenimi -gerektiği kadar-
eve, işe, kahveye..
günler geçiyordur herhalde!

bu seyr-ü seferi bozan
bir kaza idi rastlaşmamız
nasıl da dalmışım..
kara gözlerinin gök pırıltısı
çarptı ya yüzüme; şıraaak!
ve tebessümünden yangın çıktı
beden mülküm cayır cayır
sevda hengâmesinin ortasında
kalakalmışım...

yürüdü sevda zehiri damarlarıma
esriklendi parmak uçlarım
bir tuhaf lezzet, karmakarışık!
en acı zamanında bile cazibe,
en şakrar vaktinde hüzün
yeşerdi gövde, serpildi
sarıldı hayata doymayasıya..
kara duvarları ördü sarmaşık

ve bir gün..
hep böyle mi biter bu hikayeler
o bir gün var mıydı, zamanı nedir
belki öncelerde; yıkım zamanı
belki yıllar yılı sonralardadır
kim bilir belki de şu an, şu saat
örümcek ağları örülmektedir
durur esintiler, tek dal oynamaz
çöl ikindisinin tembelliğinde
kavurur boşvermişliğin!

bazen ümidimin akibeti
eline doladığın sert bir kasırgadır
silkeler hoyratça!
kırılayazdı mazinin semeresi
gözlerim faltaşı, çakılır kuzeye
kurur, şakaklarımın üstünde yürüyen ter
katılaşır..
uzak yıldızların ayazı gibi
üşütmeden titretir ya ihmalin
yer bulamaz ellerim
aptallaşır!
ve bir tebessüm serabına
tutunmaya çalışır

oynar buzlu camlarda ışıklar
yüzünü dönüversen, örümcek ağları çürür
görünse ilgilendiğin, kımıldayıversen!
esintiler sıvazlar gözlerimi
ümid, uzak yıldızları toplayıp
sarar hatıra sayfalarına
kara gözlerinin gök pırıltılarında muştular,
siler serapları!
ve avuçlayıp yüreğimi ellerim
her sabah yeniden
kuzeye yürür..
Hünkar Dağlı

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com