SANDAL

Zaman dört nala giden bir at gibiydi
Gençliğime zaten hiç güvenmedimdi
Aşıktım ama yoktu bir sevgilim
Odamda tek koltuk yalnızlığım içindi
Sonra sen çıktın karşıma
Yüzünde eski bir dost gibiydi hüzün
Bileklerime al bir kurdele bağladın
ve dedin ki aşktır bunun adı
artık bir sandal yolculuğunda gibiydik
sihirli bir uyum ve ahenk içindeydik
küreklerin biri sende biri bende
zaman dört nala giden bir at gibiydi

Görmüyor musun diye bağırdın bir gün
sesin kederli bir ölüm gibiydi
yoruldum bak olduğumuz yerde
dönüyoruz nicedir
kabullenmedim önce
terden sırılsıklamdım
işim gücüm kürek çekmektir sanmıştım
görememiştim nicedir vaz geçmişliğini
sadece izlemiştin çektiğim çileyi
izlemiştin yıllardır çizdiğimiz daireleri
ve yorulmuşsuz kürek çekmemekten
ve yorulmuşsun emek vermemekten
sonra kendini suya attın ihtiyaten
suya attın adı aşk olan kayıktan kendini
artık her iki kürekte ellerimdeydi
oysa bir gece yağmurlu bir sabaha karşı
Beyoğlu?nun karanlık bir sokağında sarhoş sesinle
kulağıma söylemiştin yüzme bilmediğini


Zaman dört nala giden bir at gibiydi
Sabırla ve ahenkle sonsuza ilerlerken sandalımız yalnız
An be büyüyen dalgalarla boğuşurken
Aşamazken rüzgarları devrilirken
Sen İstanbul?un Ankara?lı şımarığı
Dejenere ilişkilerin deşifre melodramı
Çoktan ulaşmıştın yeni kıyılara
Yüzme bilmediğin halde çoktan
Bileklerimde kanayan asimile bir kurdele
Aşk dediğin paslı bir kelepçeymiş oysa
Zaman dört nala giden bir at gibiydi
Harcadım sahte aşklarla sevgimi
Gençliğim aldatmakla geçti kendimi
Hiçbir sahnede hiçbir zaman alkışlamayın beni
Çünkü alkışlarınız geçmişime sıktığınız mermiler gibi.

24/02/2002

Hayrettin TURAN

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com