BANA OYLE BAKMA
Bana öyle bakma sarhoştum dün akşam
Madenciler göçük ağzında bulmuşlar leşimi
Hatırlamam öncesini
Ay dedeyi sevmem ve tanrı babayı
Ne kardan adam ne noel babayı
Yarı yolda ataerkil bırakırlar insanı
Ben toprak anayı ve deniz anayı sevdim Elena
Bir de karışık ızgarayı
Ve bir de seni unutamadım Elena

Canım sıkkındı dün gece
Sahile kadar indim düşüncemde
Canım yanıyor dedi deniz
Kış gelip de sandallar
Kızaklara çekilince
Hele bir de gemiler olur olmaz
Batınca gül tenime
Sonrasını hatırlamam
Madenciler göçük ağzında bulmuşlar leşimi
Yağmur o sürekli ve yürekli
Az nüfuslu bir sahil kentiydi
Ben ve gölgen vardık
Kaçamak flüoresan aydınlığında
Akşamcı sofralarını dolaşırdık
Yosun yamalı öykülerini balıkçıların
Şarkılar toplardık ev yolu boyunca
Yoksul haneli gece sokaklarıydı
Her düştüğüm yerde ayak seslerin vardı
Hiçbir şey iki kez yaşanmıyor sevdiğim
Bilmesem böyle vaz geçer miyim
Yağmur o sürekli ve yürekli
Az nüfuslu bir sahil kentiydi
Bana öyle bakma
Midyemi çıkarıyor gözlerin derinliklerimden
Kafamı bulandırma






Dün akşam için hepinizden özür dilerim
Kırkaltı kedisiyle yaşayan boyaküpü madam
Unutmadım sizi kedileriniz yesin dediğimi
Ve sen de kusura bakma bakkalım Ali Dayı
Hatırlıyorum dün gece sana neler anlattığımı
Vapurla iskele arasına ittiğim karımı
Ve kentin tüm batakhanelerinde aradığım
Çocukluk arkadaşlarımı

Seviyorum seni
Babam döverken annemi
Çocukluğumda kapatıp gözlerimi
Ellerimle kulaklarımı bastırarak
Bağıra bağıra söylediğim
Uyduruk şarkılar gibi
Seviyorum seni
Ama seninle rayları gibiyiz sevdiğim
Uzayıp giden trenlerin
Buluşmaz ellerimiz son istasyona değin
Yolcuları kavuşmaz aynı yönlerin

Bana öyle bakma bakacaksan
Kendi gözlerinle bak
Gizlenmeden hiçbir sesin ardına
Çiçeğini emziren bir ağaç gibi
Çocuğuna sarılmış bir ana gibi
Okşanmış bir yetim gibi bak
Bana öyle bakma
Midyemi çıkarıyor gözlerin

Kıyısız denizleri özlersen birgün
Yüreğine dar gelirde sığamazsan yaşama
Tutunamazsan hiçbir köprüsünde ömrün
Yetmez olur da hiçbir şey / korkarsan
Ve ağlarsan bana öyle bakma
Senin saçlarından başlardı gece
Karanlık değmesin di gül tenine
Yakamozlar akardı şehre / söyleyemezdim
-artık bitti gülüm ? diyemezdim
nasıl da yenilirdim gözlerindeki yorgun ifadeye
bir dalga daha batlardı beynimde
beklerdim durulmasını yaşamın
bitiremezdim / bilmezdin
öperdim perçeminin deydiği yerden
çok suçlu bir çocuktun / gülümserdin
daima belli belirsiz mutluluğun
uyurdun / uyumazdım / beklerdim / bana öyle bakma
öptüğüm yerden doğacak sanırdım güneşi
hatırlamam öncesini
madenciler göçük ağzında bulmuşlar leşimi
çünkü seviyorum seni



Bana öyle bakma bakacaksan
kendi gözlerinle bak
bağışlanmış bir mahkumun
kozasını yırtmış tırtılın
gözden kaçmış tomurcuğun
ve doyurulmuş bir kedinin gözleriyle değil bana
kendi gözlerinle bak
rehberim olsun gözlerin / ama öyle bakma
madenciler göçük ağzı gözlerinde bulmuşlar
öncesini hatırlamam bana öyle bakma
midyemi çıkarıyor gözlerin yüreğimden

gecenin bir yarısı yokluğun
kayıp bir radyo istasyonu
simsiyah ve upuzun bir telefon suskunluğu
bana öyle bakma
sadece kendi gözlerinle bak
okşayarak saçlarımı uyut dizinde
son bir şarkıyla avutarak

senden önce bir sandaldım boğaz içinde
denizden bildiniz bir o yana bir bu yana
salınıp duruşumu denizden
oysa nasılda yüklenirdim isyanımı
halatlarımı tutan dubalara
öfkeliydim ağacımı eken köylüye
geçip gittikçe insanlar kıyımdan
ucuz bilgiçlikleriyle
beklercesine ömrün son sefasına
belki elini tutmasını sevgilinin
nasıl da kiracıydı aşkları
ah nasılda meşgul ve yenik diler
light kapital korkularına
ne çok uzaktı gemilerin elleri
sanki tuzaktı çocuklarına
Şimdi bir resmin bile kalmadı bende
Kapkara hüznüne gecelerin / bana öyle bakma
Sormuş muydum neden büyümediklerini
Memelerinde ağlayan çiçeklerin
Hep oyunsuz / hep mutsuz gözlerindeki çocuklara
Uzanır mı yeniden uzanır mı balonsuz ellerim

Bana öyle bakma
Beni yalnızlığa sen ihbar ettin
Yollarımı tutmuştu her akşam kederin
Çekmiştim pimini tüm kahırların
Kaçamazdım kendimden bana öyle bakma
Boşver gitsin
Aşk yüreğimizi bizden uzak
Bir gizli bahçe bilsin





Senden önce ben
Dalgaların dudaklarında küçük bir sandaldım
Ne çok sığınmıştım sana
sabaha karşı bir gecekondunun kapısını çalarcasına
Ne çok sevmiştim seni bana öyle bakma
Pazarlıksız bir yaşamın kuşatılmış zorluğunda
Unutma ki sevilen gecenin de tutunacak yıldızları vardır
Yıpranan dostluklar / bir gece yarısı şarkısıdır

Çok uzadı anla ki sarhoştum dün gece
Göçük ağzı kollarında bulmuşlar leşimi
Ben ki 1959 Küba?sı gibi seviyorum seni
92 Bosna gibi yıkım yıkım bakma bana
Ben 1917 Sovyet Rusya?sı gibi seviyorum seni
Ve Hiroşima?nın kavrulmuş çocuklarını sevdiğim gibi
Gerisi 1789 jakoben diyalektiği ellerinse Hiroşima
Kendi gözlerinle bak bakacaksan bana
Çok uzadı seviyorum seni
Ve derinliğimden midye çıkaran gözlerini
Ve denizi ve barışı ve insan emeğini
Göçük ağzında beynimi yiyen madenciler gibi
Bana öyle bakma
Seviyorum seni

Şimdi babamım kucağında oturan çocukluğum
Korkulu, sorgulu ve öfkeli
Neşeli, güvenli ve acıtarak bakma
Feodal bir fotoğrafın sürrealist gözleri
Bu fotoğraf benim, o gözlerde öyle
Otuz yıldır ezdin bitirdin bu bakışlarla kendini
Hayata ben çağırmadım ki seni.
Ne olur artık bana öyle bakma

NİSAN 2003

Hayrettin TURAN

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com