Hoşçakal Canan
Hoşçakal Canan hoşçakal
Umudumun çürük filikası
Kurak hayatımın delik matarası
Hoşça kal Canan hoşça kal
Beynimin akartsuz darbukası
Her geçişimde sönen civalı sokak lambası
Nasıl da çekip gittin ıssızlığında akşamın
Sisler içinde bir çift namluydu bakışların
Yeraltında gizli nehirler gibiydi
Gölgesi yağmurlu saçlarının
Hoşçakal Canan hoşçakal
Yalnızlığım
Onca yenilginin koynuna itelediği kadın
Senin saçlarından başlardı gece
Şimdi hangi depremindesin yaşamın
Hoşçakal Canan hoşçakal
Ayrılıklar rıhtımında kanayan gül yarası
Asil yalnızlığımın soylu karanlığı
Hoşçakal Canan hoşçakal
Umudumun çürük son filikası
Şimdi eskiciyi bekleyen
peşmurde bir ceket gibiyim
Belki bir yoksulun sırtında yeniden
var olmayı denerim
şimdi anam mı sevinir polis mi / durulmuşluğuma
ölüm mü sevinir dirim mi / unutulmuşluğuma
şimdi martıları getir, dalgaları kucak kucak
getir ki unutayım seni, denize kavuşarak
Hoşçakal Canan Hoşçakal
Tutsak hayatımın özgür çiçeği
Sevda denizinin sürgün serçesi
Hoşçakal Canan hoşçakal
Uzak limanlarda bekleyen yürekti gülüşün
Kurak toprağa düşen çiy tanesiydi öpüşün
Şimdi sonsuz ateşler gibi yüreğimde
Bitti derken boyun büküşün
Hoşça kal mutlak bir inançla denize koşan dere
Ne olurdu beni de alıp götürseydin
Yeniden doğacağın yerlere
Fakat bir sandalda gibiydik seninle aynı evde
İkimiz yan yanayken bozuluyordu denge
Hoşça kal Canan hoşça kal
Küçük bir çizgi olabilmekte güzel senin
Kuşkonmaz yüreğinde
Hoşçakal Canan hoşçakal
Sen beni
Serseri bir kurşun yarası gibi
Taşıyacaksın yüreğinde
Haksız bir tokadın acısı gibi çocukluğundan
Hatırlayacaksın yitirdiğin tüm güzellikleri
Ki ben seni elim yetmez diye
Resmini bile yapmaya kıyamadığım
Dağlarım gibi sevdim
Ki ben seni Canan,
Olmadık ellere geçerde
Olmadık düşlere girer diye taşıyamadığım
Fotoğrafın gibi sakındım
Duldasız bir şiircesine
Oysa tek bir çiçeğin üzerine basmadan
Yürünecek bunca yolumuz varken
Yalansız, hilesiz, aydınlık bir dünyayı
Öğreteceğimiz bunca çocuk düşmüşken ardımıza
Kalleşlik bir çığ misali inmeden yolumuza
Vurulmuş bir dostu taşırcasına omzumda
Mataramda suyum, heybemde katığım gibi
Bilenmiş bir inatla seni
Güneşin hiç batmayacağı bir dünyaya taşıyacaktım
Seni uçamayan bir kuş gibi avucumda
Yüreğimin dağlarına kaçıracaktım
İşte o an sevgilim
Dermansız söz yarası gibi
Her hatırladığımda yüreğimi
Böyle sızlatmayacaktın
Hoşçakal Canan hoşçakal
Umudumun çürük son filikası
Cömert yüreklerin vefasız fırtınası
Hoşçakal Canan hoşçakal
Yüce dağlar geleydi de üstüme
Kör nacak, menevişli bıçaklar
Bileneydi ömrüme
Aşkta senden gayrı sevdiğim
Yeterdi gücüm her şeye
Sen benim gururumdun
Yaralı bir sonbahar akşamıydı ruhun
Sevginin yetmediği kalleş bir dünyaydı
Sen benim yıkılmaz onurumdun
Hüzün, aşkımızın mağrur şarkısıydı
Sana baktığım zaman / tüm güzelliklerini görürdüm evrenin
Nabzım damarlarımı zorlardı sana baktığım zaman
Meleklerin şarkıları gibiydin Canan
Ruhum canıma dönerdi gidenler terk ettiklerine
Bir vapur yanaşırdı hüseyni makamında
Öptüğüm kadınların gözbebeklerine
Ve iki ırmak olur akardık seninle
Sarmaş-dolaş Pera?dan geceye
Sana baktığım zaman
Her kavuşmak ayrılık için derdin
Oysa her ayrılık kavuşmak değil
Hoşçakal Canan hoşçakal
Önce çekmeceye boşalttım kül tabağını
Çiçek yağını içtim su diye bir gece
Üç ay unuttum senden sonra tıraş olmayı
Saati kurmayı, yatağımı toplamayı
En çok da galiba yaşamayı Canan
Hoşçakal yalnız papatyam, solgun çiçeğim
Her mevsim güz sevgilim hoşçakal
Uykusunda ağlayanım, yaralım
Hoşçakal Canan hoşça kal
1997 ? 2002
Hayrettin TURAN
Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com