Eylül
Kuşlar çagırıyor beni, dışarıya
Yatağımın ucundaki pencerede; ötüşen kuşlar
Haydi kalksana diyorlar,
Eylül´ün son günlerini görmek için
Her yer hazan sarısı,yeşilin buhulu kokusu var.
Güneş akşamları hep kızıl kızıl
Yavaşça salınarak batıyor
Sanki son vedalar...

Kuş bu söz dinlemez ki
Bir yoğın kuş pencerem de
Ben diyeyim bin tane siz deyin onbin tane
Hatta birtanesi çok sabırsız gagasıyla
Cama; ´tık,tık,tık´ ısrarlı ve sert sert vuruyor.
Bakışı duruşu ´haydi gel´ diyor.
Biraz geleceğim kırlara beni orada bekleyin

Aman yarabbim asmalar arasındaki serçeler...!
Bir ıslıkla cümbür cemaat havalanıp
Umuda kanat çırpıyor,
Önce parlayan güneşi kara kayup,
Sonra hepsi bir bir üzerime yağıyor,
O yumyumuşak tüylerinde parlayan güneş
Yıldız gibi içime işliyor.
Emin ol gökten nur yağıyor.

Güneşin batışına doğru rüzgarlar çıktımı
Karanlıkla beraber kelebekler
Misafir oluyor pencereme,
Onlarda cama ´tık,tık´ vuruyorlar.
Gece karanlıkta kaybolmuş,çocuklar gibi
İçeri girmek için yalvarıyorlar.
Hiç kıramıyorum onları hemen içeri alıyorum,
Ve başlıyorlar lambanın etrafında fir dönmeye,
O damda bir şenlik her yerde dans eden kelebekler,
Bazısı da yanımdan geçip eşlik etmemi istiyor.
Bu da kelebek işte,çok seviyorum onları,
Ama ne bilsin uçamadığımı.

Bazen çeketimi omuzuma atıp gidiyorum.
Geceleri dolunay,hava biraz soğuk oluyor,
Ay ışığında kendi dünyalarında yüzen
Turnaları seyrediyorum gizli gizli,
Ah bir bilseler bana ne çok kızarlar,
Ama en çok ta böylesini seviyorum,
Onlar suyun derinliklerinde oynuyor yüzüyor,

Ben az ilerdeki gül behçesine doğru yol alıyorum,
Geçen gece okşayıp,sevdiğim güller solmuş,
Sadece polenleri kalmış galında.
Ama yenileri açıyor...
Bunlar daha yeni doğmuş bebek
O kadar mahsum ve savunmasız ki
Hoyrat esen rüzgara karşı

Kurumuş yaprakların musikisıyle yürüyorum
Pamuktan bir yorgan gibi bir sürü yaprak yaprak...
Hışırtısı kulağımda mazi den bir melodi,

Kim istemez ki bu patıkadan yürümeyi,
Yamacın sonunda ki çimenlik denizi,
Çok güzel, inanılmaz güzel,
Yemyeşil bir denizi andırıyor,
Ayağını basarsan içine düşersin hissi var,
Boğulursun,kaybolursun gibi korkutuyor,

Ben oraya hiç girmedim.
Uzaktan görmek yetiyor.
Tıpkı muhteşem bir sofraya bakıp doymak gibi,
Yemiyorsunuz,çünkü bu sofranın ihtişamını
bozmak doğru olmaz.
Yoksa bir daha göremeyiz.

Artık heryer karardı yolu tanımak imkansız.
Ay ışığının önünde eskiyi anımsatan mor bulutlar bekliyor.
Kar beyazı tüyleriyle ´tAtıy´ bana yolu gösteriyor.
Bir yola girdik...
Elbet ALLAH´ın evine gidiyordur.

8:35/23:55

28 eylül 2003
Alkan Altınsoy

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com