ben eylülün soluk yaprağıyım
Ben eylülün soluk yaprağıyım.

Sonbaharların acımasız urganlarında sallanan, ihanetlerin boynunu bükemediği ve yalnızlıkların eteklerinde savrulan, berduş bir rüzgar kıvamındayım...

Ben eylülün soluk yaprağıyım...

Dalımdan kopmuşum...yalnız kalmışım..kurumamışım...güneşler ulaşıyordu damarlarıma, iliklerim üşüyordu...Bir serçe hafifliğinde uçuyordum yarını zindan günlere...Yoruyordu bütün bir çirkefliğinde hayat.Yeşermemiş dağların karanlık kuytularında koca bir dünyanın en sefilini oynuyordum..Ve bir başkaldırın en son sahnelerini oluyordum.Perdeler çekiliyordu üstüme...Işıklar sönüyordu..Düşlerim karışıyordu.Kan damlıyordu.Yaralanıyordum.Kuruyordum. Soluyordum....Eylüllerin en soluk yaprağı kalıyordum.Aksine kırılan her umut dalına yaşam tesellileri sunuyordum.

Kaçamak bakışlardaki şafakların yalancı hayalinde susuyordum.Gönül ırmaklarının akıntısında sallanıyordum...Ve sabahların atlasında ince çizgiler oluyordum.

Ben eylülün soluk yaprağıyım.Öylece uzaktayım...Sağır kalan yanlarla.Batan günün kan rengindeki yaralı canı kalıyordum.arkasını dönüp giden buruk duyular kıvamında , yaralı yüreklerin en temiz ışıltısında kayboluyordum...Krağılar düşüyordu üstüme .Uzun bir ömürden sonra.Unutulan hayat kapılarının dargınlığında kurumaya başlar damarlarım...İrin sağanaklarına tutarım gövdemi.Islanırım...Yıllanırım...Kanlar dökülür yanaklarımdan.Üşürüm..üşürüm..üşürüm...!!!Düşlerin ve ümitlerin fırtınasında., özlem dolu yarınlarla düşerim...Çürümeyen el izlerinin nasırlarında akar geçerim....

İhanetin kirli ağızlarında donup kalırım.Battıkça batıyordum, her satırın ortasında...Yıpranmış hayat ağacının terli kollarıyla sarılıyorum dostların umut kapılarına. Yaşamı sorgulayan ezgilerle, yaralı ve yorgun sesiyle haykırıyordum , zamanın bilinmeyen zamanına....

Çaresizliğin en aşılmaz sanılan yerlerinde, kahrın ve sevincin arasında dağılıyordum.Yanık ateşlerle yazıyordum eylül akşamlarını. Silinmez anıların ortasında biterken her damarın ortasında seyrediyordum UMUT DENİZİNİ... Hani! Kıyısına yakamozlar düşmüş...Hani! her parıltısında saklanmış acıların bitmez izlerini örseleyen...Hani! güneş perdesinden sıyrılmış uçuk dudakların, loş ışığında parlayan bir deniz.Eskiyen günlerin yorgunluğunu taşıyan kentlerin uzun ayrılılardan sonra yaralı bir omuz kıvamında bitmez sanılan özlemleriyle coşarım.Karlar erir. Sisler aralanır..

Ben eylülün soluk yaprağıyım...Her ihanetin damarlarına düşer kırağılarım. Her ayrılıktan sonra düşer solmuşluğum, beyaz sayfaların sefil satırlarına.her ananın oğul özleminde düşerim yanık yüreklere.Yaralı bir ceylanın masum bakışlarına savrulurum.Kaygan zamanların bataklığında bütün özlenmişlikleri, bütün sevinç kıvılcımları , hayatın toz pembesine bırakarak savrulurum

Necdet Önder

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com