Hadım


sonunu göremiyorum
belki gözlerim sulanıyor
belki bende birşeyler sonlanıyor
bulanık olan yalnız gözlerim değil
ulanmış olan bir bedenim
...bu dünyaya

sizce nerden geldik böyle
köyden şehre indik
bindiğimiz yer
dirildiğimiz yer belki
böyle uzak diyarlardan
nerden, nasıl oldu da geldik

bir inme gibi indik yeryüzüne
sindik bir koku gibi
sindirildik
dünya indirdi işkembesine
biz geviş niyetine getirildik

şimdi ağlamıyoruz çığlık çığlığa
doğduğumuzdaki gibi belki
ama içten içten
ama kahrola kahrola
büyüdükçe sorularımız çocuk
yanıtlarımız dev oluyor
kendimizi daha çok kandıralım diye
suskunluklarımız ilaç oluyor

çekeceğimiz çilemiz mi vardı
süreceğimiz sefalar mı vardı
başkası sürseydi dünya toprağını
başkası sürünseydi
hasadda gözü olmaz bir hadımın
ne de adı konur çekilen azapların

azad edilmedik
azaldık
ziyan edildik
zemheri günlerine denk geldi baharımız
ayan oldu kırağımız, saçımıza
düşen kırlardan önce eridik
kırlangıçlara takılıp
bu rüsva yerlerden sürülmek istedik
oysa elimizdeki yarasaydı
yarım kalmış asırlar
kırarmış gençler gitti ardından
atıldı asalar
yaralar sarıldığını sandı
içimizdeki tek kaçış yolu da
ölene kadar tıkalıydı

19.04.2004


Müesser Yeniay

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com