Pırlanda ve Gülbeyin aşkı
Bu korkunç yüz yılda yaşanan bu korkunç günlerde
Bir aşk yeşermiş Avrupanın doğusunda
Sevdayı melekler getirmiş arıların gözlerinde
Bal ile birlikte süzülmüş tatlı tatlı
Yem yeşil bir aşk iki kalbe
İlahlarca kutsanmış bu aşk
Düşünce dünyasının denizinde gemilerde saklanmış bin yıllarca
Her incir ağacının
Her incir yaprağında asırlardır bu iki isim yazar

PIRLANTA ve GÜLBEY

Yorgundu kemikleri taşıdıkları bu aşktan
Bir gül dokunuşuyla dokunurlardı birbirlerine
Ölüm bereketini ölümsüz bir aşkla yaşarlardı

Pırlanta alımlı güzel
Gözleri kadeh kadeh içilesi
Bakışları badem badem yenilesi
Parmakları ince dokunmuş sedeften
Kadifeydi dudakları ibrişimden
Gamze gamze yanakları krizantemden
Yürürken kör gözler bile dönüp ardından bakardı
Güneş parlaklığında dünyaya bir ışık saçardı

Dekolte giyerdi çoğu zaman pırlanta
Süt gibi teni açığa çıkar
Göğüsleri dolgun dolgun yürürken oynardı
Üstündeki elbise dans ederdi vücudunda
Ay düşerdi tenine
Gözlerinde şavkırdı yıldızlar
Bazen kayarlar çağlayandan dökülen ırmaklar gibi
Yıldız damlaları gözlerinin içine düşerdi
Görmeyin gözlerini
Pırıl pırıl yanardı karanlıklarda
Ağlayışında gök yırtılıpta yarılırdı
Alırdı dilinden ağlamalarını
Pırlantayı sevmeyen tek bulutlardı
İçin için kıskanırdı
Gülüşünde denizler dalgalanır
Saçlarıyla bütün dünyayı bir beşik gibi sallardı
Hele bir de iç çekmesinde aşkına
Gökte uçan bütün kuşların kanatları yırtılıpta kopardı
Göz yaşları normal değil
Billur billur akar
Bütün Anadoluyu sel basardı

Yeni bir milenyumun ölümsüz bir aşkıydı PIRLANTA ve GÜLBEYin aşkı
Konuşulurdu kentten köye
Bu aşk İstanbulda doğmuştu ve İstanbul kadar güzel olmuştu
Boğaz o gün nazlı bir kız gibi durgundu
Pırlantanın gözlerinin içinden geçerdi gemiler Marmaradan Karadenize
Hafif bir rüzgar esiyordu sibiryanın tundralarından gelen
Mini eteğinden dışarı kalan uzuvlarını ısırıyor
Tudaklarına dokunup,
Kırmızı dudaklarını kurutuyordu pırlantanın
Aşk meleği salına salına uçuyordu etekleri sallanırken İstanbulun üstünde
Marmaranın,
Karadenizin suları
Pırlantayı görmek için boğaza akıyor
Tavaf eder gibi gördükten sonra dönüyor
Ve yerini başka hacimli sulara terkediyordu
Siz hiç suların ağlamasını, özlemini gördünüz mü?
Pırlantaya ne bir dil uzatabiliyor
Ne de yaklaşabiliyordu önünde ki karadan
Karadeniz yıkılıyordu

Dünya bir başkaydı
Evren bir başka
Yaşam boyutu değişmiş
Dünya dünya olalı ilk defa bir güne bu kadar keyifle uyanıyordu
Güneş şerbest tadındaki İstanbulun tepesinde ilk defa bu kadar neşeli yükseliyordu
Galata kulesinin sevinçten boyu uzamış
Kız kulesi boğazın ortasında imbat rüzgarlarıyla dans ediyor
Karayel huzursuz sırasını bekliyordu
Denizin üstünde martılar yürek hoplatan bu dansa eşlik edip
Şarkılar söylüyordu maviliklerin içinde olduğu

Bir sokaktan bir sokağa
Bir aşktan bir aşka
İstanbul aşklarla çalkalanıyordu
İstanbul bir şiir
İstanbul göğsünde binlerce yıldır yaşanamayan bu aşkı seyreylemeye hazırlanıyordu
Yazılmıştı bu aşk iki kalbin kitapçığına
Sayfaları ağırdı
Sırasını bekliyordu
Kainat bekliyor
Kuşlar hissediyor
Ağaçlar yapraklarıyla hışırtılar çıkarıp müjdeliyor
Denizde balıklar bir araya gelip
Fısıl fısıl dertleşipte
Pırlanta ve Gülbeyin aşkını birbirlerine duyuruyordu

Bütün canlılar barışmıştı
Şaşırmış insan oğlu insanlaşmıştı
Böyle bir günde ilahlar doğacak bu aşka odaklanmıştı
Ve Pırlanta ile Gülbeyin aşkı
Fırtınalar kopartırcasına yer yüzüne inmiş başlamıştı
İstanbul kadar güzel

Gülbey çakmak bakışlı
Bakışları gül
Kaşları kumral
Saçları kumral
Gözleri çam ormanlarının yeşilini çalmış
Sanki Tanrı gülmeyi ona adamıştı
Bütün kızlar bu gülümsemeye aşıktı

Sıradan bir gün değildi
Sel gibi duygular
Yoğun potansiyelli bakışlar
Moleküllerin analizlerinde örtüşen hisler
İstanbulda gürül gürül aşk günleri başlamıştı
İstanbul aşıktı
Gülbey aşıktı
Pırlanta aşık
Aşk günleri bir bayram sabahı başlamış
Hızını kesmeden Pırlanta ve Gülbeyi sarmalayıp Asyadan geçip
Yeni kıtaya kadar ulaşmıştı
...................

(Bu şiir bir gün tamamlanacaktır)


Yarım bir şiir gibidir aşk
Aynen böyle sızlatır insanı
İşte Pırlanta ve Gülbeyin aşkı
Böyle böyle başlamıştı

Kibar Tavasav





Kibar TAVASAV

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com