kahrolusum
Eskimiş yüzler topluyorum eti soyulmuş destanlardan. Üç kuruşa çürük tezgahlarda satılan baba yadigarı , toz toprak örtüsü yüzler... Kekeme bir gündönümü damlıyor üzerimden. Kanlı kılıçların gölgesine çekilip , mumlar yakıyorum çiçeklerin ve bozgunların meydanına. Kendimce bir eğlencenin sokak aralarında serseri bir yiğitlikle yanıp sönüyorum. Ben bir ölüyüm diyor buzların tanrısı. ?Ben bir ölüyüm! Sür şimdi damağımdaki mor bıçakların izini...? Saatlerce asılı duruyorum kırmızı odalı evlerin saçaklarında. İzlerini sürüp mor bıçakların , küskünlükler bırakıyorum güvercin kanatlarına. Sonra , yasaklanmış düşler taşıyan , bu yüzden çekiç sesleriyle çevrelenmiş bir sokağa hapsedilen ve şimdi köşe taşlarına savrulmuş dilenci hatıralarını tıpkı topladığım eskimiş yüzler gibi başkalarının ulaşamayacağı bir değere taşıyıp kendimi avutuyorum. Avuntularım kül kokar benim. Kül bir zemheri alacasıdır ki güllerin rengini soldurur. Ve yabancıdır tütün kırma mevsiminde esrarlı bir öpücüğe. Yabancıdır kıyısına köşesine iliştiği her mektuba... Yine de ben kendimi avutmayı seviyorum D-ü-ş. Seni sevmeler coğrafyasında sınırları çizilmemiş bir ülkeyim ki sahte ateşler yanmaz sularımda. Sen kendini anlat çiçeklerine. Ben buradayım: ölü bir tanrının damağındaki bıçak izlerinde...

mehmet sokmen

Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com