gidişin
Hatırlıyorum ayak seslerinin bende bıraktığı o ani gidişi
Kapıdan çıkarken bir an geri dönecekmiş gibi dönüp sonra usulca bir gölge misali karanlığa karışıp beni odanın içerisinde öyle hazin öyle yaralı bırakışını
gidişinle bir nisan yağmuruna dönüştü gözlerim
karabulutların sığınacağı bir liman misali sığınak oldu tüm fırtınalara
Artık yaşanacak ne vardıysa sende arda kalanlarla ki adına yalnızlık yada ne bileyim ölüm demişti bilgeler zamanın birinde
ölümdü sende arda kalanlarla yaşadıklarım
bir gelse diyorum içimden ansızın ve habersiz,
bir gelse diyorum karanlığın içinden bir ışık misali süzüp karanlıkların ve fırtınanın sığındı gözlerime bakarak dağıt dese yüreğindeki tüm hüznü
sonra,sonra aklıma tarihteki masallardan sayfalar düşüyor tozlu küflenmiş ve unutulmuş raflarda
benliğim bir aygıt gibi geziniyor tüm satırlarını kitapların
okunan her cümle ölüm sesliğindeki telaşlı gidişinin feryadına dönüştürüyordu ardından bakakaldığım uçurum kenarında
bir yalan olsa diyorum sesimdeki feryadın koca kayalara çarpıp dönerken anımsattıkları
bir koca yalan olsa diyorum bir koca yalan uçurumun kenarında yankılanan sesimin bana dönüşü
Sonra bir gök gürlese diyorum bir şimşek çaksa
Uçurumun kenarında ruhsuzlaşan boş bedenime
Bir şimşek bitire bilse bendeki seni yada ne bileyim sende kalan beni
Hatırlıyorum ayak seslerinin bende bıraktığı o ani gidişi
Kapıdan çıkarken bir an geri dönecekmiş gibi dönüp sonra usulca bir gölge misali karanlığa karışıp beni odanın içerisinde öyle hazin öyle yaralı bırakışını
Gidişin bir felaketti
Zaman durmuştu mekan ölmüştü
Duvarlar üstüme üstüme geliyordu
Bu köhne duvarlar arasında yaşanmış ne vardıysa ki sana dair
Artık bir masaldı bilgelerin dilinde
Adı yalnızlık olan
Ve sen ne vakit odamın kapısından bir gölge misali savrulup karıştın dışarıdaki bensizliğe
Dilimde binlerce ağıta dönüştü her bir sözcük
Küfre dönüştü
Siteme dönüştü gidişinin ardında bende bıraktığın ayak sesleri
Gözlerimi kapasam
Göz kapaklarımın altındaki yuvada binlerce savaştan arda kalan acılar canlanır tarihin her bir döneminden
Binlerce ölüm binlerce çığlık bir birine karışan
Yoktur oysa tarihin sayfalarında adları ve sanları
Aşkı yokluğundan dağları delen Ferhat ,
Çöle düşen mecnun misali yokluğunla avunmak mı kalır
Hatırlıyorum kapıdan çıkarken bir an geri dönecekmiş gibi dönüp sonra bir gölge misali karanlığa karışıp beni odanın içerisinde öyle hazin öyle yaralı bırakışını
Oysa zaman tutanakçısıyken tüm yaşananların
Nerdeydin şimdi
Hangi zamanın yitikliğinde bırakmıştın beni ve ben hangi zaman yitiminde aramaktaydım seni
Oysa zaman çoktan bitirilmiş ve adı anımsanmayan bir masaldı bilgelerin dilinde
Bilgeler soytarılaşmış ellerinde dolup boşalan şarap kadehleriyle
Adı yoktu ve at koymamıştık tüm bu yaşananlara
Belki bir uçurumun kenarında unutulmuş bir şiir
Belki de bir öyküydük rüzgarla savrulup duran
Gidişinle hüzünlendi savrulup duran rüzgar
Ki eserken ıslık çalarcasına yaktığı ağıt bundandır
Dağa taşa ağaca çarparken kendisinden bir parça acı bulaştırması bundandır
Bundandır gök kubbe altında amaçsız savrulup durması
Sen giderken seslerini yitirdi tüm senfoniler
Şairler öksüzleşerek
Gecenin tenha bakireliğinde tükettiler yüreklerindeki son sözcüklerini de
Oysa yüreği bir dizede atıp duran ve bütün dillerde anlatılmasını istediğimiz bir masal değ ilmiydik
Zaman bizi bizden çalmadan önce
Sen giderken dilimde küfre dönüştü her bir sözcük
İsminle siteme dönüştü
Sensiz gecen şu koca zamanın adı unutulmuş bir harabeden öteye ne olabilirdi ki
Kim tanıklık yapabilirdi kendisinde yaşanılan o çölsel acılara
Oysa zaman çoktan unutmuştu kendisini
Ne bir düşüneni vardı artık ne de onun bir düşündüğü
Terk edip gitmişti kendisini ilk sevgilisi
Ve zamanın bunca acılarına göğüs gerişi beklide göstermekti acılarını tutanakçısı kara kaplı kitaplığından
Neleri saklamamıştı ki gün olur kendisinden bile
Senin benden sakladığın sevgin gibi
Sen giderken sustu tüm evren kara bir yasa dönüştü
Matemi sen olan
Her ırk kendi dilinde ağıtlar yaktı sana
Kendi töresiyle dövündü senin için
Ki uçurumun kenarında unutulmuş bir ben vardım
Birde mahkum ettiğin yalnızlığın
Sen giderken dilimde küfre dönüştü her bir hece
Bir sen kaldın bende
Birde bendeki sen
Sen giderken
Buğulandı penceremdeki camların gözleri
Bir tufan çöktü
Bir ölümcül yalnızlık kaldı
Hatırlıyorum ayak seslerinin bende bıraktığı o ani gidişi
Kapıdan çıkarken bir an geri dönecekmiş gibi dönüp sonra usulca bir gölge misali karanlığa karışıp beni odanın içerisinde öyle hazin öyle yaralı bırakışını
Gidişinlen hüzünlendi kent yapraklar ve ben
Ki ne zaman uzaklardan esen bir yelin sesi duyulsa
Uçurumun kenarında savrulur durur kent yapraklar ve ben
mürsel sevim
Şiirle Büyüyen Bir Dünya | http://www.siir.sevdaligul.com